Yaşasın Feminist İsyan!

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart öncesinde tüm dünyadan kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak isyanı kuşanmakta, ve erkek egemen sisteme karşı başkaldırı sloganları ile alanları doldurmaktayız.
Toplum, kadınlar ve LGBTİ+’ların bedenleri üzerinde hız kesmeden siyaset yapmaya devam ediyor. Erkekler tarafından tartışılan “kadın hakları”, kadınların bedenleri üzerindeki otonomilerinin reddi, artan ahlaki baskılar ve konuşulan kürtaj yasaları ve her gün katledilen kadınlar tekrar tekrar bizlere hayatlarımıza savaş açıldığını kanıtlamaktadır. Bu sistemsel savaşın karşısında sloganlarımız, öfkemiz, kinimiz, ve dayanışmamız ile feminist hareket tüm dünyada meşru ve güçlüdür. Trans-cis (trans – trans olmayan) kadınlar, na-ikili (nonbinary) varoluşlar ve patriyarka tarafından ezilenler olarak benim bedenim benim kararım demeye devam edeceğiz.

Her sene tekerrür eden tartışmalar üzerine eklemek gerekir ki, 8 Mart erkek egemen sistem tarafından ezilen tüm kadınların ve LGBTİ+’ların günüdür, çünkü bu sistem işçi kadını da, zengin kadını da, liberal kadını da, cis kadını da trans kadını da, Hindistan’daki kadını da, Belçika’daki kadını da, “erkek olmayan” kategorisi üzerinden ve kadın oldukları için ezmektedir. İşçi kadının sistem tarafından ezildiği noktalar zengin bir kadınınkinden fazladır, ancak iki kadının da sınıftan bağımsız, yalnızca cinsiyet bazlı sömürü ve ezilmesi sona ermeden yalnızca birinin üzerindeki baskı asla bitmeyecektir. Beyaz kadının siyah kadına üstünlüğünü bitirmek yalnızca sınıf merkezli bakarak gerçekleşemez, kadınların ve erkek olmayanların yan yana yürüdüğü kesişimsel mücadelesi ve erkek egemen sistemin ortadan kalkışı ile gerçekleşebilir.

Erkek olmayan vurgusunu yapmamızın nedeni erkek egemen sistemin kendi inşaasını cis (trans olmayan), heteronormativ(kadın-erkek ilişki merkezli) ve eril tahakkümcü olacak şekilde kurmasıdır. Cis hetero kadın – cis hetero erkek aile ile bu sistem kendini her gün yeniden inşaa etmektedir. Pandora ile kadına günahı ve zararı, Hera ile cinsiyet rollerini belirlemiştir. Pandoranın kutusunu kadına mezar etmeyi tasarlayan sistem LGBTİ+ kimlikleri son yüzyıldan öncesine kadar yok saymış, varlıklarını reddetmiş ve katletmiştir. Sebebi aslında çok basittir, queer yaşamlar cisheteronormatif (trans olmayan, yalnızca kadın erkek merkezli) aile düzenine “tehdittir” ve bu sistemin temelini sarsmaktadır. Son 100 yıl içerisinde LGBTİ+ isyanları ve bu uğurda savaşanlar sayesinde tanınma elde edebilen LGBTİ+’lar en iyi ihtimalde sisteme zorla asimile edilebildikleri ölçüde makuldür, makul oldukları ölçüde kabul edilebilirler. Ancak cishetero olmayan hiç kimse bu düzenin çıkarı doğrultusunda cisheteronormatif aile kavramına tam olarak uyum sağlayamayacağı için feminist bir devrim ile erkek egemen sistem yıkılmadan LGBTİ+lar için eşit ve cinsiyet baskısız bir yaşam asla var olamayacaktır. Bu yüzden feminist mücadelede kadınlar ve LGBTİ+’ların yan yana yürümeleri hayati önem taşımaktadır. Erkeğe başkaldırının ilk sembolü Antigone’den bu yana aynı güç ve sistem tarafından ezilen cinsiyet ve varoluşların mücadelesi beraber olmalıdır ve beraber olacaktır.

Feminist bir dünya kurmak için mücadele edenlerin fikirlerinde ezen-ezilen yalnızca erkek-kadın değildir. Kadınların (ve “erkek olmayanların) hayatlarında yalnızca tek bir kimlikleri yoktur. Cinsiyet, ulus, inanç, sınıf, engel kimlikleri ile var oluruz. Cinsiyet sorunu ve ulus, sınıf, inanç sorunları birbirleriyle kesişimseldirler, ve hepsi mülkiyet anlayışının insanda oluştuğu günün ürünleridir. İnsanın doğaya yabancılaşmasının ardından insana yabancılaşması, ardından kendine yabancılaşması, mülkiyet ve nesne anlayışının bir tezahürüdür. Ezilenlerin kurtuluşu birbirinden bağımsız var olamaz çünkü onları öteki yapan sistemin özü aynıdır. Kapitalist, mülkiyet ve tahakkümcü sistem yok olmadan kadınlar, erkek egemen sistem yok olmadan ezilen sınıflar kurtuluşa ulaşamaz. Bu yüzden mücadelemiz kesişimsel ve komünist olmalıdır.

Feminist mücadelenin içini boşaltan, ve kendini tahakküm üzerinden kuran sisteme “tehdit oluşturmayan” biçimlerde savunulan liberal feminist ekollere karşı, anti-kapitalist feminist mücadelemiz ile 8 Mart’ı feminist coşkuyla ve kuşandığımız isyanımız ile karşılıyoruz.

Devrimci Sosyalist Federasyon

Devrimci Sosyalist Federasyon | Federasyona Şoreşger a Sosyalîst | [email protected]

© Tüm hakları saklıdır.