LGBTİ+’lar Faşizmin Barikatlarını Sarsıyor!

27 Haziran 2021

Tüm dünyada Haziran ayı demek, cis-heteroseksist patriyarkaya karşı isyanın ilk taşı olan Stonewall ayaklanmasının mirasına sahip çıkmak demektir. Her yıl milyonlarca lubunya+ bu isyanı anarken ve yaşadıkları baskı ve sömürüyü unutmayarak patriyarkaya hâlâ burada ve taş atmaya devam ettiğini göstermektedir.

Cis-heteroseksist patriyarkal sistem, kapitalizmin inşası ile beraberinde makbul cinsiyet ve aileyi de inşa edip herkese dayattı. İkili cinsiyet rejimi içerisinde tüm var oluşlara cis kadınlık ve cis erkeklik performanslarını ödev vermiş ve bu performans ödevlerini yerine getirmeyenleri kamusal ve özel alanlarda cezalandırmıştır. Bu ödevler toplumsal cinsiyet sistemini oluşturmuş ve bu güne kadar taşımıştır. Şüphesiz ki sistemin makbul kimliği proleterya erkek ile evinde çocuklara ve işine hizmet etmeye mahkûm edilmiş kadındır. Toplumsal cinsiyet sistemi sınıf ayrımcılığına, ırkçılığa ikili cinsiyet sistemine, insan merkezciliğe dayalı baskı, şiddet ve sömürü ilişkilerini geliştirmiştir.

Tarihsel süreçte bizlere dayatılan makbul kimlikler oluşturulmuştur. Bu kimlikler bizleri kamusal ve özel alanlarda çeşitli yerlere konumlandırmıştır. İkili cinsiyet rejimi dışında kalan ve makbul olmayan kimliklerse her zaman kamusal ve özel alanlardan yok sayılıp dışlanmıştır. Bu dışlanmanın temelinde cis-heteroseksist patriyarkal kapitalist sistemin kendi varlığını sürdürmek istemesine dayanmıştır. Bu makbul olma ve olmama hâllerinin sınırları o kadar keskindir ki kişinin her gün yeniden atanmış cinsiyetinin rolünü yerine getirip sisteme kendini kanıtlamak zorunda kalışına neden olur.

Yaşadığımız toplum içerisinde her atanmış cinsiyet rolünün yeniden üretimi ise sistemin kendi varlığını sürdürmesini garantilemektedir. Elbette bu performans hâllerinin en ayrıcalıklı olanı cis-heteroseksüel erkeklik hâlidir; sınıfı, konumu, mesleği gibi hususlarda unvanı ne olursa olsun kendi grubu içerisinde ayrıcalıklarını her zaman garantilemiştir. Süregelen zamanda atanmış kadınlık performansından ayrı ayrıcalıklara sahip olan erkeklik, göründüğünün aksine bir o kadar da kırılgan bir performansa sahiptir. Her gün üretilen bu performans hâlleri, en ufak bir ödevin yerine getirilmeyişiyle de bozulur. Bu ödev gerek atanmış erkek kişinin yeterli performansını yerine getirmeyişiyle, gerek atanmış kadın kişisinin kendisine çizilmiş sınırların dışına çıkmasıyla veyahut da ikili cinsiyet rejimi dışında kalan bir kişinin kendi var oluş performansını gerçekleştirmesiyle bozulmaktadır.

Rolünü yerine getirmek istemeyen toplumun diğer fertleri yani LGBTİ+lar hem yok sayılıp hem de dışlanmaya maruz bırakılmıştır. Bu dışlanma birçok LGBTİ+’yı seks işçiliği yapmaya zorlamıştır yeni bir alan oluşmuştur. Sistem ise bu alanı çıkar bilip seks işçiliği yapan LGBTİ+ları da sömürüye dâhil etmiştir.

Var oluşumuzun yok sayılması bu coğrafya da ilk defa uygulanan bir refleks değildir. On yıllar boyunca Kürt halkının başta olmak üzere diğer halkların var oluşunu yok sayan sistem ile bizi yok sayan sistem aynısıdır. Yaşamadığımız baskı ve şiddet ise ilk defa bize değil, tüm kadınlara başından beri uygulanan baskı ve şiddetle aynıdır. Bize uygulanan sömürü on yıllarca işçi sınıfına yapılan sömürüden farksız değildir. Coğrafyamızda hepimizi ortaklaştıran şey ise sistemin baskı, şiddet ve sömürü mekanizmalarından oluşmaktadır.

Deniz Poyraz’ın katli ile Hande Kaderin katlinde ki failler ortaktır. Soma’da topluca katledilen maden işçileri ile Kürtçe konuştuğu için katledilen mevsimlik işçinin faili de ortaktır. Kürtlerin ve diğer halkların var oluşunu yok sayan irade ile LGBTİ+ları yok sayan irade aynıdır. Kamusal alanlarda kadınların görünürlülüğüne müdahale edenler ile LGBTİ+ların görünürlülüğüne müdahale edenler de aynıdır. HDP’yi kapatmak isteyen ve önceki Kürt siyasi partilerini kapatırken onlarca Kürt siyasetçiye siyaset yasağı getiren sistem aynı zamanda LGBTİ+’lara da bir alanı kapattırmayı amaç edinmektedir. Bu örnekler gösteriyor ki ortada tek bir düşman bulunmaktadır ve tek kurtuluş yolu da kesişimsel mücadeleden geçmektedir.

Şüphesiz ki 20. Yüzyılda, sosyalizmin yükselişte olduğu çağda oluşan özgürlük otamında, batılı toplumlarda bir uyanış meydana gelerek kadın ve LGBTİ+ hareketlerinin oluşmasına olanak sağlamıştır. 28 Haziran 1969 yılında patlak veren Stonewall’da lubunyaların sisteme attığı ilk taştan bu güne birçok değişim rüzgârları esmiştir. Bu taşın atılışında 68 kuşağının etkisini asla yok sayamayız. Sisteme karşı verilen mücadele sonucunda hatırı sayılır kazanımlar elde edilmiş ve LGBTİ+’lar daha çok görünür hâle gelmiştir. Bu doğrultuda sistemin kendisini yeniden yapılandırmaya kalkması ile aslında kendisini yıkmaya gücümüz olduğunu göstermiştir.

Yeniden yapılandırma konusu ise elbette batılı toplumlarda yaşayan LGBTİ+’lar için bir nefes alma alanı, kamusal alana dönüş fırsatı vermiş olsa da bizlere yeni bir makbul performans hâlleri ödevini vermiş oldu. Öyle ki sistemin makbul kıldığı beyaz gey performansını görmekteyiz. Sisteme göre, artık kapitalist cis-heteroseksist patriyarkayı kabullenip verilen ödevi yerine getirmek, daha düne kadar dışlanan kesimlerden cis geyleri kamusal alanlara sokarak ödüllendirme fırsatı sunmuştur. Sistem, cis geylik üzerinden kendini yeniden var ederek başka bir erkeklik performansını da inşa etmiştir. LGBTİ+lar arasında bu erkeklik performansı feminenfobiyi, biseks+fobiyi ve trans+fobiyi üretmenin başka hâllerini yaratmıştır.

Türkiye gibi coğrafyalarda sistem kendini var etmek için eskiden batıda olduğu hâlini dayatmaya devam etmektedir. Günden güne gördüğümüz baskı ve şiddetin temelinde bu sistemin kendisini görmezden gelemeyiz. Kapitalizmin şirketleri batıda logolarından ürünlerine her yere gökkuşağı yerleştirip sömürü düzeni için lubunyalara alan açarken Türkiye gibi ülkelerde fobiyi görmezden gelir ya da daha fazlasını yapar. Her Onur Ayı’nda, bir bira firması batıda şişesine gökkuşağı tasarımı giydirirken Türkiye’de de “adam gibi bira” şeklinde pazarlamaktan geri durmaz. Elbette ki buradaki cinsiyetçi tutum sadece LGBTİ’+ları etkilemekle kalmıyor kadınlar üzerindeki baskı ve sömürüyü de perçinliyor.

Coğrafyamızda yaşadığımız baskı ve sömürü, birkaç önceki paragrafta belirtilen erkeklik ve kadınlık hâllerinin üretimine dayanmaktadır. LGBTİ+lar kamusal alanlarda yok sayılmaya devam etmektedir. Hakim olan baskı atmosferinde önce Onur Yürüyüşü’nün yasaklanmasıyla başlayan bu süreç artık sokakta gökkuşağı desenli bir aksesuarın takılmasının gayrî-resmî yollarla yasaklanmasına kadar gelmiştir. Yıllarca görmezlikten gelinen lubunyaların var oluşu bugün topyekûn bir biçimde yok sayılarak sindirilmeye çalışılmaktadır. Var oluş hâllerimiz insanlık tarihinin başlangıcıyla ortaya çıkmış olsa da millî olmamakla itham edilerek ve batının empoze edilmesi denilerek dışsallaştırılmıştır. Bu söylemler elbette kapitalizmin resmî ideolojisi olan milliyetçilik ile desteklenmektedir.

Boğaziçi Direnişi ve İstanbul Sözleşmesi üzerinden yeniden görünür olduğumuz bu dönemde sistem, bizi toplumdan izole ederek toplumsal muhalefetteki yerimizi de kırmayı gütmektedir. Bu durumu, son süreçte Boğaziçi Direnişi’nde açılan gökkuşağı bayrağını hedef göstererek ve İstanbul Sözleşmesi’nin “eşcinselliği meşrulaştırıyor” söylemleri üzerinden de oluşturmaya çalışmıştır. Gökkuşağını özgürce sokaklarda dalgalandırmak, LGBTİ+ kimliklerimizin baskıya ve ayrımcılığa maruz bırakılmadan yaşayabileceğimiz bir dünya için tek kurtuluş yolu sistemin her haline karşı örgütlenmektir.

2021 Onur Yürüyüşlerinde’nde, tüm yasaklamalara rağmen lubunyalığımızla, kadınlığımızla, Kürtlüğümüzle, Aleviliğimizle, işçiliğimizle kısacası tüm var oluş kimliklerimiz ve iradelerimizle, faşizmin üzerine kol kola yürüdük ve yürümeye devam edeceğiz! Gökkuşağını yasaklayan, bizi sokaklarımızdan alıkoymak isteyen cis-heteroseksist patriyarkaya ve faşizme karşı barikatları yıktık ve yıkmaya devam edeceğiz!

Var oluş hâllerimizi hiçbir kuvvet silemez, yaşasın kesişimsel mücadelemiz!
Yaşasın lubunya mücadelesi!
LGBTİ+ların ateşi sermayeyi yakacak!
Patriyarkaya, erkek devlete, cinsiyetçiliğe ve ikili cinsiyet sistemine BAŞKALDIR!
LGBTİ+ fobiye BAŞKALDIR!
Sınıfsal, cinsel ve ulusal ayrımcılığa BAŞKALDIR!

Sosyalist Lubunya Hareketi

Devrimci Sosyalist Federasyon | Federasyona Şoreşger a Sosyalîst | [email protected]

© Tüm hakları saklıdır.